12 Mart 2009 Perşembe

What a Wonderful Weekend - 2

Pazar - 01.03.09
Oostende

Kocamla "her haftasonu bir şehir" konseptimiz kapsamında "bu pazarı nasıl değerlendirsek" tartışmaları yaparken "Belçika'nın sahil şeridine gidelim, kış da olsa deniz bize iyi gelir" sonucuna vardığımızda saat çoktan 12'yi geçmişti. Ama komik Belçika'da ülkenin bir başından öbür başına 3 saatte gidebildiğimiz için gözümüz korkmadı ve sırt çantamıza kraker, sprite, muz gibi acil durum yardım paketlerini doldurup kendimizi yollara vurduk.

Şahsen sözelci bir öğrenci olmama rağmen coğrafyamın pek zayıf olduğunu itiraf etmeliyim. Belçika'da deniz olduğunu buraya gelince öğrendim. Ama kimse Belçika'da deniz olup olmadığını merak etmemiş olacak ki başta annem olmak üzere kime söylesek "aaa Belçika'da deniz mi vaarr??" şeklinde hayret ünlemli sorularla karşılaştık. Şekil 1-A'da görülebileceği gibi Belçika'nın küçük de olsa bir sahil şeridi var.

Biz 1 saat 15 dakikada denize ulaştık ve gördüğümüz ilk sahil şehrinde durduk. Aslında planımız daha kokoş ve trendy bir kasaba olan Knokke - Heist'a gitmekti ama Oostende'nin İzmir'i andıran uzun, faytonlu, kalabalık ve mütevazi sahili bizi kandırdı. Arabayı park edip denizin kenarına attık kendimizi.

Çok özlemişim... İstanbul'da sık olmasa da denizi görmek, arada bir vapur ya da motor yardımıyla suya inmek, hiç biri olmasa istediğim an gidip kenarında bir çay içebileceğini bilmek insana ayrı bir ferahlık duygusu veriyormuş. Özellikle yaz insanı olduğum için kumu görünce dayanamadım koştum deniz kıyısına. Kocamın türlü homurtuları ve itirazlarına rağmen, botların, paçaların ıslanma riskini göze alıp kumda yürümek için ısrar ettim. Yürüdük, koştuk, çığlık çığlığa dalgalardan kaçtık, güldük, çok güldük...
Sahil boyunca ailecek yürüyüş yapan, köpeğini, bebeğini gezdiren yerel halk dışında bizim gibi çevreden gelen yerli yabancı pek çok turist de vardı. Akıllıca bir turizm manevrası olarak pek çok bisiklet kiralama dükkanından birinden aile tipinize uygun bisikletler kiralayabiliyorsunuz. Çok rüzgarlı olduğu için bisiklet kiralama hayalimizi bahara bırakıp sadece sahilde hoplayıp zıplamayı tercih ettik. Sahil gezintimiz bittiğinde çok üşümüş ve acıkmış olduğumuz için kumdan betona çıktık. Sahildeki balıkçı teknelerinin üzerinde, içinde, yanında, çevresinde oynaşan, oradan oraya koşturan kuşları seyrettik. Ben martıları pek sevmem, onun için bu tombul kuşların fotoğrafını çekmeyi tercih ettim :)

Şimdi fotoğrafını çekmediğim için kendime çok kızdığım deniz ürünleri büfelerinden combo tabak aldık. İçinde yengeç, balık nugget, karides, balık şiş gibi değişik değişik pek çok lezzet bulunduğu için hepsini deneyelim dedik. Büfeler rengarenk, kokular nefisti! İnanamıyorum nasıl çekmemişim resmini :((

Karnımızı doyurmuştuk ama hala üşüyorduk ve biraz ısınmak için kendimizi şirin kafelerden birine attık ve klasik menü: a tea, a hot chocolate and a chocolate mousse please...

Darısı Knokke-Heist'ın başına...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder