Meğer ne hevesliymişim!
İki gündür aklımda yazmaktan başka bir şey yok: şunu da yazayım, şu resmi de ekleyeyim, renkleri mi değiştirsem, nasıl bir dil kullansam... Gören de gazetede falan çalışmaya başladım zannedecek. Demek ki içimi dökme ihtiyacım varmış. Bir de gezdiğim gördüğüm yerleri detaylarıyla anlatamıyor olmak çok dokunuyormuş bana! Ne de olsa kocam dışında arkadaşlık edebileceğim, sohbet edip günümü anlatabileceğim kimsem yok şu anda. E o da zaten benimle birlikte geziyor... Özetle blog bana iyi geldi :)
O zaman geçtiğimiz 3 ayı ön plana alarak Brüksel maceramızı anlatmaya başlayabilirim.
İlk olarak sürekli cevaplamak durumunda kaldığım soruyla başlayalım:
- Brüksel'e eşimin işi nedeniyle geldik. 2009 sonunda (Kasım ya da Aralık) döneceğiz.
- Hayır, çalışmıyorum, ev hanımıyım :) Hem dinleniyorum, hem eşim ve evimle ilgileniyorum, hem de Fransızca kursuna giderek bu 1 yılı verimli geçirmeye çalışıyorum.
-Hayır ikimiz de Fransızca bilmiyorduk ama burda çoğu kişi İngilizce konuşuyor. Zaten iki yerel dil var: Flamanca ve Fransızca. Altuğ Almancası sayesinde biraz Flamanca'yı anlıyor, ben de yavaş yavaş Fransızca iletişim kurmaya başlıyorum. Konuşamasam da konuşulanların genel anlamını çıkarmaya başladım :)
-Tabi tabi geziyor
- Brüksel'de hava genelde yağışlı oluyormuş, ama biz geldiğimizden beri 3-5 kere yağmur yağdı. Kar yılda bir kere ya yağar ya yağmaz dediler ama ocakta 1 hafta durmadan yağdı. Kasımda da yağmıştı. bizim şansımıza mıdır nedir, son 10 yılın en soğuk derecesini gördü Belçikalılar. -19 ölçülmüş dağlık bölgelerde. Biz de arabada -12 yazdığını gördük valla!
- Brüksel çok büyük bir şehir d
eğil, turistik bir kaç yeri ve bol müzesi var. Bir de waffle, çikolata, bira ve patates kızartması ile ünlü. Trafiği bazen İstanbul'u aratmıyor. bir de havası kirli, geceleri oldukça puslu oluyor. Öyle gecelerde belediye alarm veriyor, yollarda hız sınırlaması kuralları değişiyor. En çok yaya geçitlerinde arabaların durup yayalara yol vermesi hoşuma gidiyor. Bir kaç kere arabanın geldiğini görüp daha yavaş yürüyebileceğim halde sırf zevk için yola atladığım, sallana sallana yaya geçidinde yürüdüğüm ve utanmadan şoföre teşekkür anlamında el salladığım oldu :) Ama artık alıştım, yapmıyorum böyle acayiplikler...
- Hayır çok kilo almadım. Altuğ da almadı. Tabi patates, çikolata falan yiyoruz ama yakmak için de çaba gösteriyorum yani! Bisiklet aldık ikinci el. Alışverişe onunla gidiyorum. Ondan önce de yürüyordum zaten, bir de kursa toplu taşıma ile gidip geldiğim için aralarda epey mesafeyi yürüyorum. Bir şekilde dengeleniyor kilo.
vs, vs...
Ne olursa olsun, geçici bir süre olduğunu bilmek kaydıyla, başka bir ülkede, başka bir kültürde, kendi ülkeme uzaktan bakarak yaşamak, ülkemi tüm güzellikleri ve çirkinlikleri ile özlemek bana iyi geliyor. Kendi hayatımdan bir mola almışım da bir Belçikalı'nın hayatını yaşıyormuşum gibi...
Detaylarla devam edeceğim :)
Ne olursa olsun, geçici bir süre olduğunu bilmek kaydıyla, başka bir ülkede, başka bir kültürde, kendi ülkeme uzaktan bakarak yaşamak, ülkemi tüm güzellikleri ve çirkinlikleri ile özlemek bana iyi geliyor. Kendi hayatımdan bir mola almışım da bir Belçikalı'nın hayatını yaşıyormuşum gibi...
Detaylarla devam edeceğim :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder