Tatildeyken sürekli aklımda dolaşan bir soru vardı: "Ben bu tatili blogda nasıl anlatacağım?!" 11 günde onlarca şehir, yüzlerce kilometre... Oturup gün gün anlatacak ne halim var, ne sabrım. Okuyacak olanları da bayıltma ihtimalini düşünerek sadece özet olarak izlediğimiz route hakkında bilgi verip, tatil top 10 listemi yazmaya karar verdim.
Toplamda 11 günde 3700 km yaptık. Gün gün gezdiğimiz yerler aşağıda. En sondaki kalın harfli olanlar da konakladığımız şehirler. Ders notu gibi oldu ama başka türlü özetlemek mümkün değil...
04.07 – Fransa: Champagne, Epernay, Reims
05.07 – İsviçre: Cenevre
06.07 – İsviçre: Lozan, Lugano / İtalya: Como
07.07 – İtalya: Portofino, Genova
08.07 – İtalya: San Remo / Fransa: Monaco, Nice
09.07 – Nice
10.07 – St. Tropez, Nice
11.07 – Cannes, Monte Carlo, Nice
12.07 – Nice
13.07 – Paris
14.07 – Paris

15 Temmuz’da Brüksel’e döndüğümüzde ikimiz de yorgun fakat mutluyduk. Kocamın 4 gün daha tatili olduğu için kalan günlerimizi evde yatıp tatilin yorgunluğunu atmaya çalışarak geçirdik. İşte deli tatilimizden top 10:
10-Como: Fazla abartılmış, fazla ön plana çıkmış olduğu izlenimini edindim. Tamam doğası, gölü, dağları, renkleri güzel ama özellikle İsviçre’den geliyorsanız İtalya’ya geçtiğinizi hissediyorsunuz. Dandik tekne turu, yeme-içme hizmet kalitesindeki düşüş, bakım-temizlik eksikliği İsviçre’yi aratıyor.
Bizim havadan yana şanssız olduğumuz da bir gerçek. Sabah gözümüzü açıp dışarıyı sular seller götürdüğünü görünce moralimiz epey bozuldu ama biz otelden ayrılıp tekne turuna gelene kadar bulutlar dağılmaya başladı.
Kısa tekne turu 1-1,5 saat, uzun olanları ise 4 saate kadar sürüyor. Biz Portofino için yola çıkacağımızdan kısa turu tercih ettik. Bu yüzden de George Clooney'nin villasını göremedik. Kusura bakma George, bi dahaki sefere artık :)
9-İtalian Riviera: (Bence) Türkiye’nin cennet kıyıları ile kıyas kabul etmez. Portofino, Santa Margherita Ligure, Recco gibi küçük, şirin sahil kasabaları var ama biz gittiğimizde deniz çok dalgalı ve pisti. Belki de biz kötü bir havanın hemen ertesinde oraya vardığımız için çok sevmedik. Bir de Portofino merkezde denize girilmediğini, sadece teknelerin yanaştığı ufacık bir liman olduğunu öğrendiğimde yaşadığım hayal kırıklığı da etkili olabilir. Deniz girmek istiyorsanız Santa Margherita Ligure denenebilir. Biz Genova’da kaldığımız için yol üstünde Sori’de durup denize girdik. Onun dışında denize girmeye değecek kadar temiz ve güzel bir yer bulamadık.
Akşam yemeğini büyük bir liman şehri olan Genova’da yemek yerine gurme bir şehir olduğu iddiasında olan Recco’da yedik. Rose şarap eşliğinde Focaccia al Fromaggio, üstüne de kocaman bi gelato yedin mi, İtalyan Riviera ile işin bitmiş demektir...
8-Champagne: Turumuzun ilk durağı olduğu için taze enerji ve hevesle gittik. Kapadokya’daki şarap turlarını sevenler bir de Epernay’deki şampanya mahzenlerini görmeliler! Mercier'in 18 km, Möet&Chandon’un 25 km uzunluğundaki mahzenlerindeki 1.5 saatlik gezi sayesinde Mercier, Möet&Chandon ve Dom Perignon markalarının nasıl ortaya çıktığına ve nasıl marka haline geldiklerine tanık olduk.
Şansımız mahzen gezilerimizden sonra da devam etti. O hafta sonu Epernay’de festival olduğunu bilmesek de keşfetmemiz pek vakit almadı. Avenue de Champagne’de yürürken harika bir müzik grubuna denk geldik: Mademoiselle Orchestra...
.JPG)
Avrupalıların sosyal ve kültürel faliyetlerine olan hayranlığımı başka bir yazıda anlatacağım. Şimdilik yaşlarından ve toplumdaki konumlarından utanmadan, cesaretle müzik aletlerini alıp kostümlerle ve danslarla sahnelerini güçlendirip karşımıza çıkabilen bu kadınları alkışlamakla yetiniyorum.
Bölgede en çok hoşumuza giden şey ise uçsuz bucaksız üzüm tarlalarının yarattığı kusursuz simetrideki bağlar oldu...
7-Lugano: Sevgili arkadaşım Özlem’in tavsiyesiyle gittiğimiz ve tam da bizim gibi yaşlı bir çifte göre olan Lugano, kocaman bir göl etrafına kurulmuş sevimli bir şehir. Sakin, tertemiz, bakımlı, kendi çapında bir casino’su ve eğlence mekanları bulunan, İtalya’ya çok yakın olduğu için gelato’sundan da nasiplendiğimiz çok keyifli bir yer. Biz dondurmaları kapıp kendimizi bir deniz bisikletine attık ve gölün keyfini çıkardık
6-Cenevre ve Lozan: Cenevre büyük, güzel bir şehir. Biraz Zürih’i anımsattı bana. Gölün içine yapılmış olan kocaman fıskiye’nin o kadar çok fotoğrafını çektim ki kocamı bezdirdim! Saniyede 500 litre suyu 140 metre yüksekliğe ulaştırabilen başka fıskiye görmedim napiim :)
Lozan’a Cenevre’den Lugano’ya geçerken uğradık ama çok sevdim. Tipik bir İsviçre şehri. İsviçre’ye mi yerleşsek n’apsak??
5-St. Tropez: Kokoş plajlar, lüks yatlar, temiz, pırıl pırıl koylar. Tek sorun suyun -10 derece falan olmasıydı. Pek denize giremesek de ruhumuzu dinlendirdik... Yalnız yolu çok kötü ve kalabalık. Hafta sonu gitmek intihar isteği uyandırabilir. Otobandan sonra uzun süre tek şeritli yolda trafikle cebelleştik. Dönerken Tropezian tart'larından birer tane kapıp kendimizi ödüllendirdik mecburen :)
3-Nice: Kocaman, güzel bir plaj, kabul... Ama zavallı ayacıklarım neler çekti o çakıl taşlarından! Gerçi kum olmadığı için su berrak ve temiz görünüyor ama gene de girip çıkarken çok zorlandık. Ayrıca ücretli plajlara para vermemek için sahil boyu yürüyüp halk plajlarının ön kısmından denize girip çıktık. Omuzlarım daha ilk gün 2. derece yanık kıvamına geldi! Marketten şemsiye almak sonradan aklımıza geldi tabi :)
Marche aux Fleurs gündüz meyve-sebze-çiçek pazarı, akşam restoran ve incik boncuk cenneti. Her akşam aynı yerde yemek yemek biraz bayıcı olduğu için bazı günler Monte Carlo gibi yakın yerlere kaçmayı tercih ettik. Yiyecek olarak deniz mahsüllü makarna, pizza süper. Focaccio ise İtalya’da yenmeli. Nice’tekini beğenmedik. Paella’yı da başarılı bulduk ama dev gibi geldiği için gerçekten açken sipariş etmek lazım...
2-Alpler: Lugano’dan Como’ya geçerken Alpleri dikine kesmek gerekiyor. Temmuz ayı olmasına rağmen halen tamamen erimemiş olan kar ve sırtımı ürperten serin dağ havası güneye inmeden önce çok iyi geldi :)
1-Cannes: Cote d’Azur’de en çok Cannes’ı sevdik. Belki ayacıklarımız Nice’teki çakıllardan çok hırpalandığı ve kum plaja gelince mest olduğu için, belki Boulevard de la Croisette üzerindeki müthiş güzellikteki binaların ve lüks arabaların yaratığı ambiyans yüzünden, belki de tüm bu lüks ve ihtişam içinde bile yabancılık çekmememizi sağlayan halk plajlarındaki sadelik bizi Cannes’a bağladı. Sadece yarım gün geçirmiş olmamıza rağmen dönüş yolunda birbirimize bakıp “bir gün yine gelir miyiz?” sorusuna içtenlikle “kesinlikle evet” cevabını verebildik.
:) harika bir tatilmiş ben de istiyorummm
YanıtlaSilParis'e bir saat uzaklikta olmayi ozledim. Her an gidemesen de gidebilmeyi ozledim.
YanıtlaSilNe guzel bir tatil olmus.
Merope, çok teşekkürler, gerçekten çok keyifli bir tatil oldu, umarım siz de vakit, para, azim, istek vs. ne gerekiyorsa bir an önce bulur, çok daha güzelini yapar, yazar bizi kıskandırırsınız :))
YanıtlaSilCalanon, Brüksel o açıdan çok büyük bir lüks. Kuzeyi Hollanda, Güneyi Fransa, Doğusu Almanya! kafan bozuldu mu atla arabaya... her yer 2 saat mesafe. her h.sonu Paris'e gitmiyorsak sadece tembellikten :)