26 Ağustos 2009 Çarşamba

Üzgün Yurdum, Güzel Yurdum!


İçim daralıyor... Sabah kalkıp bilgisayarı açıp günün gazetelerine ulaşana kadar geçen sürede dualar ediyorum, "N'olur yine acayip bişeyler olmuş olmasın, n'olur bi kerecik de sadece güzel haberler okuyayım"... Ne mümkün...


Ülke sınırlarından çıktığımdan beri daha bir meraklı oldum gazetelere. Eskiden oturup saatlerce köşe yazarlarını falan okumazdım. Şimdi sadece hurriyet.com.tr'yi öglene kadar zor bitiriyorum. Özellikle köşe yazarlarını okuyunca boğazıma oturan yumruyu tarif etmem çok zor. Dışardan bakınca o kadar acınacak haldeyiz ki... Memleketin dört bir tarafından birileri tutmuş çekiştiriyor. Sürekli kavga gürültü, yapıcı öneriler yerine yıkıcı tezler, iftiralar, hakaretler... Demeçlerinden başka bir ülkede (muhtemelen kendi hayal dünyasında) yaşadığını düşündüğüm bir başbakan, her biri bir başka dert meclis üyeleri, birbirinden beter muhalefet partileri, nereye döneceğini bilemeyen bir ordu, şaibeli bir yargı... Kaç kere oturup hüngür hüngür ağladığımı bilirim bilgisayar başında...


10 senedir eğitim veren bir okulu yıkmışlar! Hayretler içinde kaldım görünce! Okul yıkılır mı yahu?? Ceza kes, mahkemelerde süründür ama neden yıkıyorsun? Üstelik mahkemesi sürerken... Çok merak ettim, o arazinin üstüne cami dikilmiş olsa cuma aksamı 17:00'de mi gönderilirdi yıkım tebligatı? Ya da hiç düşünülür müydü yıkılma ihtimali? Pes dedim, insaf dedim... İstanbul'un dağı taşı gecekondu iken, ihtilaflı onlarca arazi, yüzlerce bina varken sen kalk okul yık! Aklım almıyor...


Benim verdiğime benzer tepkileri dün Rauf Tamer ve bugün kendisinden pek hazzetmediğim Ahmet Hakan da vermiş. Eminim başkaları da yazmıştır. Bir de Yalçın Bayer'in bugünkü köşesinde bahsettiği Tevhid-i Tedrisat kanununun bugün ne hale geldiğini anlatan bir yazı var ki "nerelere gideyim" dedirtiyor insana...


Memlekete geri dönmek kadar bu dünyaya çocuk getirmek konusunda da endişelerim var! Ya bir gün okulu yıkılan bir çocuk annesi olursam ve bu travmayı atlatabilmesi için önce kendim psikolojik destek almak zorunda kalırsam diye korkuyorum... Babama "geri dönmesek mi" diye sorduğumda "gel, gel beraber savaşırız" diyor. Kiminle savaşacağız, kime karşı? Kazansak ne olacak, kaybetsek ne? Muhtemelen kazananı olmayan ama herkesin kaybedeceği bir savaşa girdik, çıkamıyoruz... İçim daralıyor demiş miydim???


Ataol Behramoğlu da şöyle demiş:

Türkiye, üzgün yurdum, güzel yurdum
Harlı bir ateş gibi derinde yanan
Haramilerin elinde bulunan...


ne güzel demiş...

6 yorum:

  1. oooof, of... diyecek bir söz bulamıyorum...

    YanıtlaSil
  2. ipek'im,
    Yazıdan önce fotoğrafı görüp 10 sene kadar önceye gidip tebessüm ettimse de içerik pek uymadı gülümsemeye...
    acıların çocuğu olmaya devam ediyor buralar...
    ama daralmasın için, içimiz
    Behramoğlu bambaşka bir şiirinde de

    "Yıkılma sakın geçerken günler
    Yaralayarak gençliğini
    Onurlu, güzel geleceklerin
    Biziz habercileri"

    demiş....


    özlem, öpücük, sevgi vs. vs...

    ps. blogunuz bugüne kadar yorumlanamasa da okunuyor küçük hanım...

    YanıtlaSil
  3. aynı habere biliyorsun ki ben de dellendim!!demişsin ya yukarıda cami olsa ne olurdu diye; memleketin her sokağında 1 hatta bazılarında 2 tane cami var.Eğitim imkanı olmayan ya da okula ulaşabilmek için belediye otobüsüne,oradan inip 2 - 3 tane minibüse oradan da muhtemelen 1 otobüse daha binmek durumunda olan kaç çocuk var bu ülkede!!İşte o camilere dokunulmadığı gibi bu çocuklara okul yapmak için de suya sabuna dokunulmuyor!!Daha ne diyim.
    Okul için yeni bir bina gösterildi ama iş işten geçti, uğurlar ola....
    p.s. bu arada gel sen şekerim gel burada desteğe ihtiyaç var her daim ....

    YanıtlaSil
  4. ağlamak istiyorum sayın seyirciler... :((

    YanıtlaSil
  5. yıkılan okul ile ilgili kimse yazı yazmayacak mı diodum ben de.

    YanıtlaSil
  6. geç bile kaldım damlo, dün köşe yazarlarını okuyup daha da sinirlenmesem yazmazdım belki... yazsak da noluyo ki sanki... çok umutsuzum bu günlerde :(

    YanıtlaSil