28 Haziran 2009 Pazar

Woluwe St. Pierre'de Yaşamak

İnsan yaşadığı semte aşık olur mu? Ben Woluwe'ye aşığım! Kışın buraya taşındığımızda çok sevmiş, müstakil evlerini, bahçelerini, çıplak ağaçlarını seyretmeye doyamamıştım. Ama nisan-mayıs geldi ve ben sokakta yürürken ağzım bir karış açık, aşkla semtimi seyretmeye başladım. Hayatımda baharın adım adım gelişine, doğanın nazlı nazlı uyanışına bu kadar net ve yakından şahit olmamıştım. Ya da ben hep telaşla bir sonraki aya yetişmeye çalıştığım için bahar aralarda bir yerlerde geçip gidiyor, burnumda sadece baygın bir ıhlamur kokusu bırakabiliyordu. Woluwe bana yaşadığımı hatırlattı. Ve tadını çıkaramadan geçen her baharın nasıl bir kayıp olduğunu öğretti. Haftanın üç günü kursa gidip geldiğim yol boyunca açan çiçekleri, yeşeren dalları, cıvıl cıvıl öten kuşları tarif etmek mümkün değil. Bir kaç kere kendimi ağaçlardaki çiçeklerin güzelliğine ağzım açık bakarken yakaladım. Bir kaç kere de komşular beni bir ağacın dallarını, çiçeklerini elleyip ilan-ı aşk ederken yakaladı. Arabistan çöllerinden geldiğimi düşünüyor olmalılar!
Bu yazı az laf çok resimli olmalı ama ne yaptıysam da resimler benim hissettiklerimi yansıtamıyorum gibi geliyor. Yine de deneyelim...

Evimiz çatıda görünen sağdaki iki pencerenin arka cephesine düşüyor. Sağdaki cephedede salon balkonumuz var. 1 oda 1 salon ama 5 kişiyi 1 hafta barındırabilecek genişlikte! Denedik, ordan biliyorum :) Bizim mahallede "apartman" statüsündeki nadir binalardan biri. Geri kalan neredeyse tüm evler müstakil.

Bu da komşu evin bahçesindeki çılgın manolya ağacı! Hayatımda bu kadar çiçek veren manolya görmedim ben! 1 ay boyunca önce tomurcuklanmasını, sonra yavaş yavaş çiçek açmasını, sonra da çiçeklerinin yağmurlarla dökülüp yerleri beyaza boyamasını hayret ve aşkla seyrettim!

Tramvay durağına giderken geçtiğim sokak... Evimin yan sokağı... Daha evi görmeye giderken bu sokaktan geçip "evet burda oturalım" diye bağırmama sebep olan sokak... Gündüzü ayrı güzel, gecesi ayrı...
Kursa gitmek için kullandığım tramvay durağımın da güzelliği görülmeye değer. Manzarasının yani :)

Woluwe'nin en sevdiğim yanlarından biri inanılmaz sessiz, sakin ve huzurlu olması. Sokaklardaki tek hareket civardaki 2 okula gidip gelen öğrenciler, öğretmenler, veliler. Bir de hemen karşımızda bulunan spor tesisi. Buz hokeyi, tenis, yüzme dahil 47 farklı sporu yapma imkanı bulunan ve aynı zamanda yıldızlar futbol maçlarının yapıldığı ve belediyeye ait olduğu için felaket ucuz olan bir tesis! Küçücük yaştan çocuklarına spor alışkanlığı kazandıran ve 7'den 70'e yağmur çamur demeden yürüyen, koşan, bisiklete binen, yüzen Avrupalılara şapka çıkarıyorum... Bu da balkonumun manzarası...


Son olarak beni hayretlere düşüren, adı Woluwe Park olan ama bildiğiniz Belgrad ormanının çok temiz ve bakımlısı olan mahalle parkımızdan bahsedelim. Haritada kocaman bir yeşil arazi olarak görünmesinden anlamak lazım! İnanılmaz boyutlarda ve şehrin tam göbeğinde... Dev ağaçlar, yemyeşil çimenler, kuğular, ördekler, kuşlar...


ve nilüferler...

Woluwe "iyi ki"ler listemin en başlarında yerini aldı...

15 Haziran 2009 Pazartesi

Pek Yakında...

* Woluwe St.Pierre'de yaşamak
* Türk-Çinli ev hanımları altın günü
* Doğum Günü kutlamaları çerçevesinde Amsterdam ve Keukenhof
* Kuzey İsviçre'de mor inek peşinde
* Misafirlerimizden görüşler
Çook uzunca bir ara vermek mecburiyetinde kaldım amma, 25 haziran - 4 temmuz tarihleri arasında kendimi yazmaya vereceğim, söz. Temmuz sonunda da bir tatil yazısı patlatırım, şahane olur :) Şimdilik çarşamba günü annemin gıdısından öpecek, babamın dizinde uyuyacak olmanın heyecanını yaşıyorum. Ve tabi temizlenme, paklanma çalışmaları yapıyorum... O zamana kadar yavru ördeklerle idare edin :)))